Belgrad, Sırpça’da beyaz şehir anlamına geliyor. Panoniyen Ovası’nın Balkanlar ile buluştuğu, Sava ve Tuna nehirlerinin birleştiği noktada kurulmuş Belgrad, adı gibi ferah, aydınlık ve huzurlu bir kent. Daha hava limanından şehre doğru giderken gördüğüm manzara şehri sevmeme yetmişti. Arkadaşların yorumuyla, Windows duvar kağıdı tadındaydı.
Tüm banliyöleri ile birlikte 2 milyon nüfusa ev sahipliği yapan şehir, şahane doğası, güzel manzarası, yemyeşil parkları, muhteşem kulüpleri, bar ve restoranları ile beni baştan çıkaran bir şehir oldu. Belgrad’da geçirdiğim bir kaç günden sonra aklıma olan şey “Ben bu şehirde yaşamak isterim” düşüncesiydi.
Neden Belgrad’a Gitmeli
#1- Nefis Doğası
Nehir kenarına kurulmuş şehirlerin ortak özelliği olan hoş bir manzaraya sahip bir şehir Belgrad. Şehrin ister eski tarafında olun, ister yeni tarafında, karşıda, yeşillikler içerisinde şahane bir manzara sizi bekliyor. Hani bu yeşil alanlar sonradan şehre kazandırılmış parklar gibi eğreti de durmuyor. Her bir park, her bir ağaç sanki asırlardır orada, ki öyle de.
Koca plazalardan veya zamana yenik düşmeye başlamış, tarihi dokuya sahip asırlık bir binadan dışarı adımınızı attığınızda, en fazla birkaç dakika yürüyüş mesafesinde, sırtınızı çimlere yayıp, gökyüzünü seyre dalacağınız bir park bekliyor sizi. Tašmajdan Park, AdaCiganlija, AdaHuja ve AdaMedjica doğanın, yeşilin içine en iyi dalınabilecek yerler.
0 yorum:
Yorum Gönder